Aralık 2012
Sıcak kanlı ve iyi
insanların şehri Erivan.
‘Tiflis'e kadar gelmişken
birde Ermenistan’a gideyim.’ diyerek 55 lariye biletini aldığım iki günde bir, ayın tekli günlerinde olan Erivan trenindeki yerimi alıyorum. Şansıma 4 kişilik
kompartman da iki kişiyiz. Diğeri Ermeni ve bir kelime bile ingilizce bilmediği için
gümrük geçişine kadar biraz uyuyorum. Yaklaşık 2 saat sonra trenimiz Gürcistan’ın Sadakhlo şehrinde
duruyor ve gümrük polisleri bütün pasaportları
topluyorlar. Yaklaşık yarım saat civarında bekleyişten sonra ülkeden
çıkış damgaları vurulmuş bir şekilde pasaportlarımızı geri dağıtıyorlar.
İlk gümrük işlemleri bittikten sonra trenimiz hareket ederek yaklaşık yarım
saat sonra bu sefer ikinci gümrük yani Ermenistan gümrüğü için Ayrum şehrinde
duruyoruz. Burada Gürcistan gümrüğünden daha sıkı bir gümrük ile karşılaşıyoruz.
Aynı şekilde gümrük görevlileri herkesin pasaportunu toplayıp iniyorlar. Fakat ben ve trendeki diğer yaklaşık on turist daha Gürcü veya Ermeni pasaportu taşımayan herkese yapıldığı gibi bir polis eşliğinde trenden inip istasyonda gümrükten geçip ülkeye girişimiz onaylanıyor.
Tam her şey bitti derken bir grup polis ellerinde
fenerlerle gelip her şeyi didik didik inceliyorlar. Buda gümrükte bir saatten
fazla beklememize neden oluyor. Neyse bütün aramalar ve gümrük işlemleri
bitiyor ve gecenin yaklaşık birinde hareket ediyoruz. Ben ve diğer bütün
yolcular uykusuz ve yorgun bir şekilde kompartmanlara çekiliyoruz. Gümrük
işlemleri dahil yaklaşık 9 saat süren yolculuktan sonra Erivan’a varıyoruz.
Tren İstasyonu
Gecenin içinde buz gibi bir havada ‘merhaba’ diyorum bu güzel şehre. Henüz hava
aydınlanmadığı için amacım havanın aydınlanmasına hatta saat 9’a kadar burada
bekleyip sonra buz gibi havaya rağmen şehir merkezine gitmek. (Bu arada bir
durağı istasyonun altında olan küçük bir metro hattı var şehirde. Yürümek veya
taksiye binmek istemeyenler metroyu kullanabilirler.) Fakat taksicilerin bitmek
bilmeyen ısrarı ve soğun etkisiyle hava aydınlandıktan kısa bir süre sonra
çantamı sırtlanarak yola düşüyorum. Sabahın ilk ışıklarında hemde o soğukta
beni sırt çantasıyla gören yerlilerin ‘bu delinin bu havada burada ne işi var.’
dermişçesine bakışlar eşliğinde yaklaşık yarım saat Tigran Metz Caddesi’nde yürüyerek
şehir merkezinin hemen girişinde olan hostelimin bulunduğu Khanjyan Sokağı’na
ulaşıyorum. Burası aynı zamanda şehirdeki gece hayatının merkezlerinden birisi.
Her isteğe hitap eden onlarda gece klubü ve barı bu sokak üzerinde yer alıyor.
Onlarca bardan biri
Bu
onlarca gece clubünün önünden geçerek bir apartmanın son iki takında dublex bir
ev şeklinde olan Rafael Hostel’e ulaşıyorum. Burası son derece temiz ve sıcak
biryer. Kapıyı benim zile basmamla uyanan genç bir çalışan açıyor. Çok sıcak
bir karşılamadan sonra check-in saatini beklemeden odaya yerleşebileceğimi
söyleyince hemen odaya – yatağıma kuruluyorum. Meğerse hostelde benden başka
kimse kalmıyormuş. Ben giriş yaptığım gün biri benim odama ikisi farklı odaya
olmak üzere 3 kişi daha geliyor hostele. Neyse kısa bir dinlenme sonrası hemen
kendimi dışarı atıp hostele 10 dakika yürüme mesafesinde olan ve şehrin merkezi
sayılan Cumhuriyet Meydanı’na giderek şehri gezmeye başlıyorum. Noel olduğu
için meydanın tam ortasında dev bir noel ağacı tüm güzelliği ile boy
gösteriyordu.
Alıp eve getiresim geldi :)
Biraz meydanda zaman geçirdikten sonra konser merkezinin sol
tarafındaki sokaktan opera binasının önüne gidiyorum.
Opera binası
Burada küçük bir noel
pazarı ve gösteriler yapan grupların tadını çıkararak biraz şehri turluyorum.
Akşam üstü opera binasının önünden geçen şehrin alışveriş caddesi Tumanyan
Sokağında’ki Mamma Mia Pizzada afiyetle koca bir pizza yiyerek soğuk havanın
etkisiyle erkenden hostele dönüyorum.
Mamma Mia
Bu arada Erivan’da Pizza Hut ve KFC hariç
hiçbir fast food zincirinin restaurantı bulunmuyor.
Hostelde rahat bir geceden
sonra sabah erkenden uyanıyor ve güzel bir kahvaltı sonrası hostelin iki gecelik
parası olan 24 euro karşılığı olan yaklaşık 13 bin dram’ı görevliye vererek
kendimi dışarı atıyorum. (Bu arada 1 EUR - 544.00 AMD, 1 TRY – 234.1 AMD
yapıyor. Şehirde fazla olmamakla birlikte döviz ofisleri var. Bunun dışında
birçok eczanede döviz bozma yerleri var.) Dışarı adım atmamla buz gibi havanın yüzüme
vurması bir oluyor. Soğukluk -10 derecenin altında. Ciddi anlamda donulabilecek
bir durum. Ama durmak yoktu. İlk olarak hostelimin olduğu Khanjyan Sokağı’nın
başındaki St. Gregory Katedrali’ne gidiyorum.
St. Gregory Katedrali
Burası şehrin ve ülkenin en büyük
katedrallerinden birisi. Burayı gezdikten sonra şehri gezinmeye devam ediyorum.
Ara sokaklara, hiçbir turistin özellikle gitmediği yerlere gidiyorum. Her adım,
her sokak bana bu şehirde yaşayan ayrı bir yaşamı gösteriyor. Şehirde çok fazla
turistik yer olmamasına rağmen ara sokaklar insana çok şey sunuyor. Bütün günü
böyle gezindikten sonra şehrin kalbi olan Cumhuriyet Meydanı’nda bir süre oturup
insanları izliyorum.
Işıklar içerisindeki Cumhuriyet Meydanı
Ardından da yine Mamma Mia pizzaya giderek enfes
pizzalarından yiyip ikinci ve son gecem için hostele dönüyorum. Sabah yine
erken bir uyanma ve güzel bir kahvaltı sonrası bu sefer her zaman güler güzlü
olan çalışanlarla biraz sohbet ediyorum. Bunu birazda dışarıdaki soğuk havayı
düşündüğüm ve şehirde bir iki yer haricinde görecek yer kalmadığı için
yapıyorum. Öğlen hostelden çıkarak Tiflis’e dönüş biletimi almak için tren
istasyonuna gidiyorum. Fakat bütün bilet satış ofisleri kapalı ve bilgilendirme
yazısı sadece Ermenice olduğundan bir şey anlamadığım için yazının kopyasını alıp hosteldeki görevli kıza çevirttiriyorum.
Anlayabilene tebrikler :)
Ardından da açılış saatinde
tekrar istasyona giderek biletimi alıyorum. Bilet satış ofisleri bekleme
salonunda yer alıyor. Ve duvarda 4 sınıftan oluşan trende hangi sınıfta kaç yer
kaldığı ve fiyatını gösteren bir ekran yer alıyor. Buradan bakarak önceden
yerinizi belirleyin. Çünkü her halukarda görevli İngilizce bilmediği için size
ekrandakinin aynısını elinde bir kağıt üzerinde gösterip istediğini sınıfı
belirtmenizi isteyecek. İstediğiniz sınıfı belirttikten sonra pasaportunuzla
birlikte istediğiniz sınıf fiyatını ödeyerek biletinizi alıyorsunuz. (Bu arada
Erivan’dan Tislis’e aynı Tiflis’ten Erivan’a olduğu gibi iki günde bir ayın
tekli günlerinde tren var.) Neyse biletimi alarak bu sefer Soykırım Anıtı’na
doğru uzunca bir yola koyuluyorum. Yol uzun ve hava soğuk. Ama fotoğraf çekerek
gitmek havanın soğukluğunun etkisini biraz azaltıryor. Uzunca bir yürüyüşten
sonra şehir futbol stadyumunun yanından geçerek bir tepenin üzerine kurulu olan
Soykırım Anıtı’na ulaşıyorum. Burası Ermenilerin Türklerin kendilerine yaptığını
söylediği soykırıma istinaden yapılmış bir anıt. Anıta ulaştığımda benden başka
kimse yoktu etrafta. Bende kısa bir gezinmenin ardından tepeden inerek anıtın
karşısında yer alan ve galiba şehrin tek alışveriş merkezi olan Dalma Garden
Mall’a gidiyorum. Burada biraz alışveriş yaptıktan sonra şehir merkezine
dönüyor ve St. Gregory Katedrali’nin karşısındaki şapka ve noel pazarını
geziyorum.
Şapkaya gel şapkaya :)
Noel pazarı
Ardından da hostele dönüp sırt çantamı alarak erkenden tren istasyonuna
gidiyorum. Ve tam saatinde gece 10’da hareket eden trenle bu güzel ve sıcak
kanlı insanların şehrine veda ediyorum.
VİZE;
Türkiye’nin Ermenistan
ile diplomatik ilişkileri olmadığı için Türk vatandaşları vizeyi 10 dolar veya
300 AMD karşılığı sınırdan alabiliyorlar. Fotoğraf veya başka bir evrak
gerekmiyor. Soru bile sorulmadan parayı alıp vizeyi pasaportunuza basıyorlar.
TÜRKLERE KARŞI TUTUM;
Şunu çok rahat
söyleyebilirim ki; Ermeniler Türkiye’de söylendiği gibi Türk karşıtı ve
Türkleri sevmeyen bir millet değil. Aksine tam tersi hiç kimse Türksün diye
ters bir tepki vermiyor veya herhangi bir şey söylemiyor. İnsanları çok sıcak kanlı ve yardım severler.
Bu ülkede kaldığım 3 gün boyunca her fırsatta Türk olduğumu dile getirmeme
rağmen herkes güler yüzlü ve sıcak kanlı davrandı. Yardım etmek için ellerinden
geleni yaptılar.
Pek turistik bir yeri
olmasa da sıcak kanlı insanların olan bu küçük ülkenin güzel başkenti Erivan gidilmeye değer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder