26 Nisan 2013 Cuma

Belgrad ve Novi Sad (Sırbistan)


Nisan 2013

Anlık bir kararla gerçekleştirdiğim Sırbistan seyahatim Trabzon Havalimanı’nda şaka gibi bir olayla başladı…   

Sabah 8:30'da Trabzon Havalimanı’nda ilkkez uçacağım Pegasus Havayolları’nın check-in bankolarının önündeyim. Görevli pasaportumda vize aramasına istinaden ‘Belgrad’a gitmek için vize gerekmediğini’ söylüyorum. Fakat görevli pasaportumdaki Yeni Zelanda vizeme bakarak Belgrad’ın Sırbistan’da değilde Yeni Zelanda’da olduğunu düşünerek vize kitapçığında Yeni Zelanda’nın vize isteyip istemediğini bakması havayolu check-in görevlilerinin işlerinden bir haber olduğunu gösteriyordu. Tabi check-in görevini yaptığı havayolunun uçtuğu ülkeleri bilmemeside ayrı bir trajedi!! Bu durumda acınacak hale gülümseyerek  Belgrad’ın Yeni Zelanda’da değilde Sırbistan’da olduğunu söylememden sonra görevlilerin işlerinden bir haber olma durumlarını çevirmek için ‘biz Yeni Zelanda vizesine öylesine bakıyoruz’ tarzı söylemleri beni bir kere daha güldürüyor…

 Neyse bu şaka gibi olaydan sonra biniş kartlarımı alıyor ve  önce İstanbul’a ardından da 14:55’de kalkan ve yaklaşık 1 saat 20 dakika süren güzel bir uçuştan sonra Belgrad’da ki Nikola Telsa Havalimanı’na iniyorum.  


Sorgusuz bir şekilde pasaport kontrolünden geçerek gümrüklü alandan çıkıyorum. Ardından hemen sol taraftaki döviz bürosundan bir miktar para bozarak (1 euro 110 dinar) üst kata terminal 2 denilen yerin önüne çıkarak otobüs beklemeye koyuluyorum. Kısa bir bekleyişten sonra 72 numaralı otobüs  geliyor. Ön kapıdan binerek şoföre 170 dinar (3,5 lira) ödüyorum. Otobüs yeni şehirde neredeyse girmedik sokak bırakmayarak yaklaşık 45 dakika sonra Sava Nehri’nin diğer tarafını kaplayan eski şehre geçiyor. Köprüyü geçtikten sonra ilk durakta (bir sonraki durak hattın son durağı olan Zeleni Velac) inerek yaklaşık 5 dakika yürüyüşten sonra kalacağım yer olan Hostelche Hostel’e varıyorum. Biraz dinlenmenin ardından kendimi dışarı atarak önce 2-3 dakika yürüme mesafesinde olan Kalemegdan’a gidiyorum. Burada Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği yeri gördükten sonra Sava Nehri’nin üzerinde bulunan Brankov Most Köprüsü’nden geçerek şehrin en büyük alışveriş merkezi olan Usce’ye gidiyorum. 

                              Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği yer.

                                        Usce alışveriş merkezi

Biraz alışverişten sonra dünyanın neresi olursa olsun vazgeçilmezim olan McDonalds’da bir şeyler yiyerek tatlı bir yorgunlukla hostele dönüyorum. Rahat bir uykudan sonra sabah erken uyanıyor ve eski şehrin görülesi yerlerini keşfetmek için hostelden çıkıyorum. İlk durak şehrin simgesi ve Balkanlar’ın en büyük Ortodoks kilisesi olan St. Sava var. Tarihi ana tren istasyonu ve insanlara  ibret olsun diye restore edilmeyen Nato’nun bombaladığı savunma bakanlığı binalarının önünden geçerek Slavija Meydanın’na varıyorum.

                                        İşte savunma bakanlığı binası

        
                                                  Slavija Meydanı

 Ardından da St. Sava Katedrali’nin bulunduğu meydana gidiyorum. Tüm ihtişamı ile ziyaretçilerini selamlayan bu görkemli katedralinin etrafında biraz zaman geçirdikten sonra içerisine giriyorum. 

                                             St. Sava Katedrali 

Fakat içerisi halen inşaat halinde olduğu öyle bir bakınıp çıkıyor ve tekrar Slavija Meydanı’na dönerek bu sefer meydanın diğer tarafından şehrin en büyük ikinci katedrali olan St. Mark’s Kilisesi’ne gidiyorum. 

                                            St. Mark's Kilisesi 
                
Bu kilise aynı zamanda şehrin gençlerinin gece – gündüz zaman geçirdiği ve insanların dinlendiği büyük bir parkın yanında yer alıyor. Benim gibi burada veya şehrin her yerine yayılmış onlarca parktan birinde dinlenebilirsiniz. Kısa bir dinlenmeden sonra ülke parlamentosu ve başbakanlık binasının önünden geçerek şehir merkezi olarak kabul edilen Cumhuriyet Meydanı’na varıyorum. 

                                           Parlamento Binası

Sırbistan Ulusal Müzesi ve ulusal tiyatro binası da Cumhuriyet meydanında yer alıyor. 

                                                Ulusal müze

                                        Ulusal tiyatro binası

Meydan da oturmuş güneşin tadını çıkarırken gelen çello  sesine kula veriyor ve sesin geldiği yer olan şehrin ana caddesi Knez Mihajlova’ya yürüyorum. Burada mükemmel bir gösteri izledikten sonra Knez Mihajlova Caddesi’ni adımlamaya başlıyorum. 

                                       Knez Mihajlova Caddesi

Burası İstanbul’un İstiklal Caddesi konseptinde; sağlı sollu mağazalar var. Fakat çok daha düzenli ve temiz. Caddeyi bir ucdan diğer uca yürüdükten sonra hemen caddenin sonunda yer alan Kalemegdan’a giderek surların üzerinde güneşin batışını izliyorum. Bu eşsiz andan sonra bu seferde gece fotoğrafları çekmek için şehri tekrar turluyorum. Ardından da tatlı bir yorgunlukla hostele dönüyorum. Tatlı bir uykudan sonra bu sefer yeni şehri ve Zemun’u gezmek için erkenden uyanıyorum. Kahvaltı sonrası kendimi yine dışarı atıyor ve önce Sava nehri kıyısında biraz yürüyüş yapıp 

                  Sava Nehri kıyısında insanların spor yaptığı ve keyif yaptığı 
                           onlarca kilometre uzunlğundaki yoldan bir kesit

ardından da Usce alışveriş merkezinin hemen yanındaki eski bakanlıklar şimdiki otel olan binanın önünden geçerek yeni şehirde geziniyorum. Sonrasında da Janos Hunyadi’s Kulesi’ni görmek için yola koyuluyorum. Şehir insanının yaşantısına daha yakından şahit olduğum uzun bir yürüyüşten sonra hedefime varıyorum.

                      Zemun'a giderken yol üzerinde ki küçük restaurantlar.

                                          Janos Hunyadi's Kulesi

 Küçük bir tepenin üzerine kurulmuş kuleyi ve arka tarafındaki mükemmel şehir manzarasını gördükten sonra akşam olmasından dolayı eski şehre geri dönüyorum. 

Ertesi gün sabah tren istasyonuna gidiyorum. Burada saat 10 treni ile yaklaşık bir buçuk saat süren rahat bir yolculuktan sonra Sırbistan’ın en bilinen ikinci şehri olan Novi Sad’a varıyorum.

                                       Novi Sad tren istasyonu   

 Burası Cumhuriyet Meydanı’nda ki St. Mary  Kilisesi ve Tuna Nehri kıyısındaki Petrovaradin Kalesi ile turistleri kendine çeken küçük bir şehir. Zaman kaybetmeden hemen tren istasyonundan çıkarak istasyonun önünden başlayıp Tuna Nehri’ne kadar uzayan Oslobodenja Caddesi’nde yürümeye başlıyorum. Burası şehrin en geniş ve büyük caddesi. Sağlı sollu alış veriş mağazaları ile dolu. Hatta şehir merkezine doğru giderken sağ tarafta çok şık bir Türk baklavacısı bile var. 

                                  Novi Sad'da bir Türk baklavacısı :) 

Bir süre bu caddede yürüdükten sonra sağa – Jevrejska Caddesi’ne dönüyorum. Kısa bir cadde olan burası beni Cumhuriyet Meydanı’na ulaştırıyor. Hemen meydanda yer alan McDonalds’da bir şeyler yedikten sonra aşırı sıcakta meydanda biraz zaman geçirip St. Mary Kilisesi’nin fotoğraflarını çekiyorum. 

                                              St. Mary Kilisesi 

                                             Belediye binası 

Ardından da kilesenin sağ tarafında ki kafelerle dolu yoldan yürüyerek sağa dönüyorum. Burası renkli ve tarihi evleri ile çok güzel bir görüntüsü olan Dunavska Sokağı.

                                             Dunavska Sokağı 

 Bu güzel sokaktan ve sokak bitimindeki Dunavski Parkı’ndan geçerek Tuna kıyısına çıkıyorum. Amacım nehrin diğer tarafındaki Petrovaradin Kalesi’ne gitmek.


                                    Tuna kıyısında Petrovaradin Kalesi 

 Bunun içinde Varadin Köprüsün’den geçerek nehrin diğer tarafına varıyorum. Fakat daha bitmedi; o sıcakta birde kaleye çıkan yolu tırmanmak gerek. Bende sıcağın altında pek kolay olmayan bir şekilde tırmanarak kaleye varıyorum. Burası içerisinde bir saat kulesi, iki kafe ve birçok otel olan oldukça büyük bir kale. 

                                                  Saat kulesi

Zaman kaybetmeden şehre bakan bir noktaya giderek biraz dinleniyorum. 

                           Kaleden Varadin Köprüsü ve şehir manzarası 

Ardından da kaleyi gezerek şehre dönüyorum. Görmek istediğim yerleri gördüğüm için tren istasyonuna gidiyor ve ilk trenle Belgrad’a dönüyorum. 

Erken uyumanın ardından dönüş günüme erkenden uyanıyorum. Kahvaltı sonrası zaman kaybetmeden her şehirde olduğu gibi buradan da magnet ve üzerinde şehrin ismi yazan bir eşya almak için dışarı çıkıyorum. Ayrıca benim için bir ilkide gerçekleştirecektim; bir arkadaşıma kartpostal yollayacaktım. Dışarı erken çıkmış olduğumdan dolayı ne Knez Mihajlova Caddesi’nde ki nede Kalemegdan’da ki hediyelik eşya satan yerler açılmamıştı. 

                                Knez Mihajlova'da ki hediyelik eşya 
                                      dükkancıklarından birkaçı 


                           Ressamlar eşsiz eserlerini Knez Mihajlova'da 
                                              alıcılarına sergiliyor

Biraz gezinip zaman geçirdikten sonra açılan ilk yerden almak istediklerimi alarak arkadaşıma kartpostalını yolluyorum. Böylelikle şehirde istediğim her yeri görmüş ve istediğim her şeyi yapmış olarak hostele dönüp hazırlanıyorum. Sonrasında da geldiğim gibi otobüsle havalimanına dönerek Sırbistan macerama noktalıyorum.

Avrupa'da kısa bir tatil yapmak istiyor; fakat vize ve evraklarla uğraşmak istemiyorsanız Sırbistan kesinlikle bu tatil için güzel bir alternatif olacaktır. Vize gerekmeyen ve Avrupa standartlarında ki Sırbistan misafirlerini bekliyor.


Birkaç not;
       
             -- Nikola Telsa Havalimanı’ndan şehre belediye otobüsleri ile ulaşıldığı gibi Türkiye’de ki havaş tarzı bir firmanın otobüsleri ilede ulaşılabiliyor. Belli aralıklarla otobüsleri var. Fiyatları 300 dinar ve ana tren istasyonunun önünden geçerek Slavija Meydanı’na gidiyor.
        
        -- Belediye otobüsleri ve tramvaylar gece geç saatlere kadar şehrin her yerine çalışıyor. Her iki taşıta da ister ön ister arka kapıdan binebiliyorsunuz. Ve ücretsiz olarak yolculuk yapabiliyorsunuz. Parasını verip vermemek sizin insiyatifinize kalmış.
         
        -- Otobüs terminali ana tren istasyonunun hemen yanında. Sırbistan’ın her yerine ve Avrupa’nın birçok şehrine otobüs var.
            
              --  Aynı şekilde Sırbistan’ın her yerine ve Avrupa’nın birçok yerine direk trenlerde var.
       
      -- Ülke içi trenlerde fazla lüks beklememek gerek. Trenin bağlı olduğu firmaya göre aynı şehre bile fiyatlar değişiklik gösterebiliyor.
         
         -- Pizzaları çok lezzetli. Genelde pizzalar 4 veya 6 ya bölünüyor. Bir dilimi 80 veya 100 dinara satılıyor. Ve karın doyurucular.
-         
         -- McDonalds şehrin her yerinde var. Orta boy bir menü 425 dinar yaklaşık 9,5 lira. Şehirde en pahalı yeme yerleri McDonaldslar.
           
                --   Alış veriş severler için Usce doğru bir yer. Dünyanın birçok ünlü markasının şubesi burada bulunuyor. Ayrıca Knez Mihajlova Caddesi’de alışveriş severler için iyi bir seçenek.

       --İnsanları son derece yardımsever. Özellikle gençlerinin çoğu çok iyi olmasa da İngilizce biliyorlar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder